Bu mektûb, Perkene şehri kâdîlarına yazılmışdır. Baş sağlığı dilemekdedir:
Merhûm hazretin ölümü acısı, her ne kadar pek şiddetli ve çok çetin ise de, fekat kul için, sâhibinin işinden râzı olmakdan başka çâre yokdur. İnsan, bu dünyâda kalmak için yaratılmadı. Dünyâda iş yapmak, çalışmak için yaratıldık. Çalışmalıyız! Çalışıp da, kazanıp da ölen bir kimse için korkacak birşey yokdur. Hattâ, böyle ölmek, bir devlet ele geçirmekdir. Ölüm bir köprü gibidir. Sevgiliyi sevgiliye kavuşdurur. Ölmek, felâket değildir. Öldükden sonra, başına gelecekleri bilmemek felâketdir. Ölülere, düâ ile, istigfâr etmekle, onun için sadaka vermekle yardım etmek, imdâdlarına yetişmek lâzımdır. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Ölünün mezârdaki hâli, imdâd diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir düâyı gözler. Kendisine, bir düâ gelince, dünyânın hepsi kendine verilmiş gibi sevinmekden dahâ çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşıyanların düâları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de, ölülere hediyyesi, onlar için düâ ve istigfâr etmekdir).
[(Düâ), istemek demekdir. Aç bir adamın, iştihâlı olduğu bir zemânda, yiyecek istemesi gibidir. Îmân ile ölenlere, hatm-i tehlîl yapmak, ya'nî yetmişbin kelime-i tevhîd okuyup, sevâbını rûhuna hediyye etmek, çok fâidelidir. Fekat, bu zemânda îmân ile giden pek azdır].
Kıymetli mektûbunuz geldi. Hava çok soğuk olduğundan biz fakîrler sıkıntıya düşdük. Yoksa kendimiz gelecekdik. Mektûbumuz biraz sert oldu. İnşâallahü teâlâ fâidesi görülür. Dahâ yazarak başınızı ağrıtmış olmıyalım. Sevdiğimiz kâdî Hasene ve yanınızda bulunan kıymetli kimselere çok düâ ederiz. Her işinizde, Hak teâlâdan râzı olup şükr edesiniz!
Seslendi ol müezzin, durdu kâmet eyledi,
Kâ'beye döndü yüzün, hem de niyyet eyledi.
Duyunca ehl-i îmân, hurmet ile dinledi,
Sonra, nemâza durup, Rabbe kulluk eyledi.