Bu mektûb, hâcı Abdüllatîf Hârezmî için yazılmışdır:
Her nerede bulunursa bulunsun, güzellik, vücûddan, ya'nî hakîkî var olandandır. Vücûd, ya'nî var olmak, her iyiliğin, her güzelliğin kaynağıdır. Yalnız Allahü teâlâ vardır. Mümkinlerin, [ya'nî mahlûkların] vücûdları [ya'nî var olmaları], Allahü teâlâdan zıl yolu ile aks etmişdir. Mümkinlerin güzellikleri de, zıl yolu ile, o mukaddes varlıkdan gelmişdir. Mümkinlerin aslı, temeli, ademdir. [Adem, yokluk demekdir.] Adem, kötülükdür. Yokluk, bütün kötülüklerin kaynağıdır. Bunun için, mümkinlerin aslı, çirkinlikdir, kusûrdur. Mümkinlerde görünen güzellik, her ne kadar vücûddan gelmiş ise de, adem aynasında göründüğü için, adem aynası gibi olmuş, çirkinlikden ve kusûrdan pay almışdır. Mümkin aslında çirkin olduğu için, mümkinin mümkine güzel görünmesi, mümkindeki güzelliğe sebeb olan vücûdün hâlis güzelliğinden değildir. Çünki, o hâlis güzellikle ilişiği azdır. Ademe aks etmiş olan, bunun için çirkinleşmiş olan güzellikle ilgisi çok olup, bundan lezzet duymakdadır. Lağımcı, alışmış olduğu pis kokudan aldığı lezzeti, güzel kokudan almaz. İşitdiğimize göre, bir lağımcı, attarlar çarşısından geçerken, güzel kokular, kendine dokunarak bayılmış. Necâset koklatmışlar. Pis koku tatlı gelerek ayılmış.