Rü'yet-i Hilâl

Rü'yet-i Hilâl

(Merâkıl-felâh)daki hadîs-i şerîfde, (Ayı görünce oruc tutunuz! Tekrâr görünce, orucu bırakınız!) buyuruldu. Bu emre göre, Ramezân ayı, hilâlin [yeni ayın] görülmesi ile başlar. Hilâli görmeden önce yapılan hesâb ile, takvîm ile başlamanın câiz olmadığını, (İbni Âbidîn) kıble bahsinde ve (Eşi’at-ül-leme’ât) ve (Ni’met-i islâm) sâhibleri bildirmişlerdir.

Yine (İbni Âbidîn), (… Ramezânın başladığını anlamak için ise, astronomik hesâblara uyulmaz. Çünki, Ramezân-ı şerîfin başlaması, gökde hilâli görmekle olur. Hadîs-i şerîfde, (Hilâli görünce, oruca başlayınız!) buyuruldu. Hilâlin doğması, görmekle değil, hesâbla anlaşılır. Hesâbın bildirdiği kesin doğru olur. Fekat, hilâl doğduğu gece görülebileceği gibi, o gece görülemeyip, ikinci gecesi görülebilir. Ramezânın başlaması, hilâlin doğması ile değil, hilâlin görünmesi ile olacağı emr olundu.) Takvîmler, hilâlin görülmesini değil, doğmasını bildirdikleri için, Ramezân ayının başlaması, takvîmle anlaşılamaz.

Ramezâna ve bayrama takvîm ile, hesâb ile başlamak câiz olmadığı (Fetâvâ-ı Hindiyye)de de yazılıdır. Şa’bânın otuzuncu gecesi, bir şehrde hilâl görülünce, bütün dünyâda oruca başlamak lâzım olur. Gündüz görülen hilâl gelecek gecenin hilâlidir.

Şa’bân ayının otuzuncu gecesi, güneş gurûb edince [batınca], hilâli aramak ve görünce gidip kâdîya haber vermek, vâcib-i kifâyedir. Takıyyuddîn Muhammed ibni Dakîk diyor ki, (İctimâ’ı neyyireyn)den 1-2 gün geçmeden, hilâl hiç görülemez.

Her asrda, her yerde, Ramezân ayı, hilâli görmekle başlardı. Şimdi, Ramezân ayı, hilâlin doğma zemânını hesâb etmekle başlatılıyor. Ramezânın başlaması, ahkâm-ı islâmiyyeye uygun olmuyor.

(Mecmû’a-i Zühdiyye)de diyor ki, (Şevvâl ayının hilâlini gören bir kimse, iftâr edemez. Çünki, bulutlu havâda, Şevvâl hilâlini, iki erkeğin veyâ bir erkekle iki kadının gördüm demeleri lâzımdır. Açık havâda, Ramezân ve Şevvâl hilâllerini çok kimsenin gördüm demeleri lâzımdır). (Kâdîhân)da diyor ki, (Hilâl, şafakdan “yatsıdan” sonra batarsa, ikinci gecenin, şafakdan “yatsıdan” evvel batarsa, birinci gecenin hilâlidir).

Ramezân ve bayram aylarının şâhidlerle meşrû’ olarak anlaşılmadığı yerlerde,  Zilhicce ayının birinci günü ve buradan da onuncu günü, ya’nî kurban bayramının birinci günü hesâb edilir. Bayramın birinci günü, bu hesâb ile bulunan gündür. Yâhud, bir gün sonradır. Bir gün evvel olamaz. Çünki, gökde, ay, doğmadan önce görülemez.

Kamer [ay], güneşin ve yıldızların, şarkdan garba [doğudan batıya] doğru olan, günlük hareketlerine iştirâk etdiği gibi, Erd [dünyâ] etrâfında garbdan şarka [batıdan doğuya] doğru da hareket etmekdedir. Bu hareketi, güneşin garbdan şarka doğru olan senelik hareketinden dahâ sür’atlidir. Kamer [ay], bu hareketinde bir devrini 27 gün 8 sâatde temâmlamakdadır. Bu sebeb ile, günlük devrini yıldızlardan elli dakîka 30 sâniye sonra temâmlar. Güneş ise, günlük hareketini dört dakîka sonra temâmlamakdadır. Bunun için kamer, bir evvelki güne nazaran, güneşden dahâ sonra Nısf-ün-nehâra [gündüz müddetinin ortasına] gelir ve birinci gece güneşden 45 dakîka sonra gurûb eder [batar]. Kamer [ay], yer küresinin etrâfında dönerken, mahrekinin [yörüngesinin] bulunduğu müstevî [düzlemi] ile, husûf müstevîsi [ekliptik düzlemi] arasında takrîben [yaklaşık olarak] beş derecelik bir zâviye [açı] vardır. Her devrinde, bir kerre, ay ile güneş, yer küresinin aynı tarafında olarak, üçü bir doğrultuda bulunuyorlar. Bu hâle (İctimâ’ı neyyireyn=Conjunction) denir. Bu hâlde iken, kamerin [ayın] bize karşı olan yüzü karanlık oluyor. Ayı göremiyoruz. Bu zemâna (Muhak) denir. Muhak zemânı sâbit değildir. Yirmisekiz sâat ile yetmişiki sâat arasında değişmekdedir. Osmânlı âlimlerinin takvîmlerinde a’zamî olarak üç gün [72 sâat] hesâb edildiğini görüyoruz. İctimâ’ vakti, Muhak zemânının tam ortası olup, ilmî takvîmlerde her ay için yazılıdır. Erd da [Dünyâ da] güneş etrâfında hareket etdiği için, iki ictimâ’ vakti arasındaki zemân, 29 gün 13 sâat olmakdadır. İctimâ’ vaktinde, şems [güneş] ile kamer [ay], aynı vaktde Nısf-ün-nehârdan [gündüz müddetinin ortasından] geçmekdedir. İctimâ’ vaktinden sekiz derece [takrîben 14 sâat] geçmeden evvel, ya’nî Erd ile kameri ve Erd ile şemsi birleşdiren, iki yarım doğru arasındaki (Beynûnet=Elongation) zâviyesi sekiz dereceden [14 sâatdan] az iken, hilâl hiçbir zemânda, hiçbir yerde görülemez. A’zamî 18 derece olunca, ay muhakdan kurtulup, güneş batarken, 45 dakîka içinde batı tarafında üfuk hattı üzerinde, yeni ayın hilâli görünür. Fekat, 57 dakîka (İhtilâf-ı manzar)ından dolayı, üfka 5 derece yaklaşınca görülemez. Muhakdan kurtulduğu vakt, hangi memleketde güneş batmakda ise, o tûl derecesindeki memleketlerden hilâl görülür. Sonraki sâatlarda veyâ gecede, bunların garbındaki [batısındaki] memleketlerde de, güneşin gurûbundan [batışından] sonra görülebilir.

Bu hesâblar, kamerî ayın başladığı vakti bulmak için değildir. Hilâlin görülebileceği geceyi anlamak içindir. İmâm-ı Sübkî de böyle buyurdu. İmâmın sözünü tersine çevirenlere aldanmamalıdır.Hilâlin görünmesi takvîmle bildirilen gün veyâ bundan bir gün sonra olur, bir gün evvel olmaz. (Tahtâvî ve Şernblâlî hâşiyeleri). (İbni Âbidîn), birinci cild, ikiyüzseksendokuzuncu sahîfede, kıble ta’yînini bildirirken, diyor ki: (Ramezân-ı şerîfin birinci gününü anlamakda takvîmlere güvenilmemelidir, buyurdular. Çünki oruc, gökde yeni ayı görmekle farz olur. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Hilâli görünce oruca başlayınız!) buyurdu. Hâlbuki hilâlin doğması, görmekle değil, hesâbladır ve hesâb sahîh olup, hilâl, hesâbın bildirdiği gecede doğar. Fekat, o gece görülmeyip, bir gece sonra görülebilir ve oruca, hilâlin doğduğu gece değil, görüldüğü gece başlamak lâzımdır. Çünki, islâmiyyet böyle emr buyurmuşdur). Semâda, Ramezân-ı şerîf hilâlini aramak, bir ibâdetdir. Görülüyor ki, Ramezân-ı şerîf başlangıcını önceden haber vermek, islâmiyyeti bilmemek alâmetidir. Kurban bayramının birinci günü de, Zilhicce ayının hilâlini görmekle anlaşılır. Zilhicce ayının dokuzuncu Arefe günü, hesâbla, takvîmle anlaşılan gün veyâ bundan bir gün sonra olur. Bundan bir gün önce Arafâta çıkanların hacları sahîh olmuyor. Hiçbiri hâcı olamıyor. Şa’bânın yirmidokuzuncu günü, güneş gurûb edince [batınca], garb [batı] tarafındaki zâhirî üfuk hattı üzerinde, Ramezân hilâlini aramak vâcibdir.

Âdil olan, ya’nî büyük günâh işlemiyen, ehl-i sünnet bir müslimân, hilâli kapalı havada görünce, hâkime, vâlîye haber verir. Kabûl ederse, her yerde Ramezân başlar. Hâkim, vâlî olmıyan yerde, bir müslimân hilâli görünce, o yerde Ramezân başlar.

Bid’at ehlinin, fâsıkın sözü kabûl edilmez. Açık havâda çok kimsenin haber vermesi lâzımdır. Hilâl görülmezse, Şa’bân ayı otuz gün kabûl edilip, ertesi gün Ramezân olur. Takvîm ile, astronomik hesâblarla Ramezân başlamaz. (Bahr) ve (Hindiyye)de ve (Kâdîhân) da diyor ki, (Dâr-ül-harbdeki esîr, Ramezân başını bilmeden takvîme bakarak, bir ay oruc tutsa, Ramezândan bir gün evvel veyâ Ramezânın ikinci günü yâhud tam Ramezân başında oruca başlamış olabilir. Birinci hâlde, Ramezândan birgün evvel tutmuş ve Ramezânın son günü bayram yapmışdır. İkinci hâlde, Ramezânın birinci günü tutmamış, son günü de bayramda tutmuşdur. Her iki hâlde de, Ramezânın yirmisekiz gününde oruc tutmuş olup bayramdan sonra, iki gün kazâ tutması lâzım olur. Üçüncü hâlde, oruc tutduğu bir ayın ilk ve son günlerinin Ramezâna tesâdüf etdiği şübhelidir. Ramezân olduğu şübheli günlerdeki oruc sahîh olmadığı için, yine iki gün kazâ eder.) Bundan anlaşılıyor ki, Ramezâna, gökde hilâli görmekle değil de, önceden hâzırlanmış takvîmlere göre başlıyanların, bayramdan sonra iki gün kazâ niyyeti ile oruc tutmaları lâzımdır. Meselâ (Ramezândan sonra, iki gün kazâ orucu tutmak da nerden çıkdı? Hiçbir kitâbda böyle bir şey yokdur diyorlar). Kitâblarda yazılı değildir sözü yanlışdır. Çünki, her asrda, her yerde, Ramezân ayı, hilâli görmekle başlardı. İki gün kazâ orucuna lüzûm yokdu. Şimdi, Ramezân ayı, hilâlin doğma zemânını hesâb etmekle başlatılıyor. Ramezânın başlaması, ahkâm-ı islâmiyyeye uygun olmıyor. Bu hatâyı düzeltmek için, bayramdan sonra iki gün kazâ orucu lâzım olduğu, Tahtâvînin (Merâkıl-felâh) hâşiyesinde yazılıdır. Ramezâna, hilâli görmeden başlayıp, yirmidokuzuncu gecesi bayram hilâli görülürse, Şa’bân rüyet ile başlamış ise, bayramdan sonra birgün kazâ edilir. Rüyet ile başlamamış ise, iki gün kazâ tutulacağı (Hindiyye) ve (Kâdîhân)da yazılıdır.

(İbni Âbidîn) “rahime-hullahü teâlâ” (Redd-ül-muhtâr) kitâbında buyuruyor ki: (Ramezân ayının başında, gökde hilâli, ya’nî yeni ayı aramak, âkıl ve bâlig olan her müslimân üzerine vâcib-i kifâyedir. Görünce, kâdîya, ya’nî hâkime haber vermesi de vâcibdir. Kâdî kabûl ve i’lân edince, [her memleketde] bütün müslimânların o gün oruc tutmaları farz olur. Bulutlu havada, âdil olan bir müslimânın haberi kabûl edilir. Bulutsuz havada, çok kimsenin haber vermesi lâzımdır. Kâdîsı veyâ müslimân vâlîsi bulunmıyan yerlerde, âdil bir müslimânın gördüm demesi ile, bunu işitenlerin oruc tutmaları lâzım olur. Ramezân ayının takvîm ile, hesâb ile başlaması câiz değildir. Âdil olsalar bile, Ramezân ayının başlaması için, bunların hesâblarının kıymeti yokdur. Bunların, Ramezân hilâlinin doğacağı günü önceden haber vermeleri ile, Ramezân orucu başlamaz. Şâfi’î âlimlerinden imâm-ı Sübkî “rahime-hüllahü teâlâ”, (Şa’bânın otuzuncu gecesi hilâli gördüğünü söyliyen olsa, hesâb ile, hilâlin bir gece sonra doğacağı bildirilse, burada hesâba inanılır. Çünki, hesâbla anlaşılan kat’îdir. Doğmadan bir gece evvel görülmesi imkânsızdır) diyor. [Hilâli görmekle Ramezânın başlaması, hesâbla anlaşılandan bir gün sonra olabilir. Fekat bir gün önce olamaz.] Şems-ül-eimme Halvânî “rahime-hullahü teâlâ” buyuruyor ki, (Ramezân ayının başlaması, hilâlin görülmesi ile olur. Hilâlin doğması ile başlamaz. Hesâb, hilâlin doğduğu geceyi bildirdiği için, Ramezân-ı şerîf ayının başlaması hesâb ile anlaşılamaz. İki âdil müslimânın, (hilâli gördük) demeleri ile veyâ kâdînın hükm etmesi ile, bir yerde Ramezân başlayınca, dünyânın her yerinde oruca başlamak lâzım olur. Hac, kurban ve nemâz vaktleri böyle değildir. Bunlar vaktlerinin bir yerde ma’lûm olması ile, başka yerlerde de böyle olmaları lâzım gelmez.)) [Ya'nî bu üçü mahallîdir.]

Takvîmler, hilâlin görülmesini değil, doğmasını bildirdikleri için, Ramezân ayının başlaması, takvîmle anlaşılamaz. Takvîmlerde bildirilen geceden önceki gecede (Hilâli gördük) demek yanlışdır. [Böyle yanlış söze uyarak Arafâta çıkmış olanların hacları sahîh olmaz. Bunlar hâcı olmazlar.]

 

TÜRKİYE TAKVİMİ

VAKİT HESÂBLAMA HEY'ETİ BAŞKANLIĞI

E-posta adresimiz: bilgi@turktakvim.com